Selamünaleyküm. Bugün size kitap
tahlili yapacağım. Evet, yanlış okumadınız sonunda kitap tahlili yapacağım. Eğer
dikkatli bir okuyucumsanız uzun süredir bu seriyi devam ettirecek bir yazı
paylaşmadığımı fark etmişsiniz fakat bu demek değil ki ben kitap okumuyorum! Aslında
bu anlama geliyor. Tamam, belki geçerli bir bahane değil ama kitap okuyacak
zaman bulamıyorum. Bulsam da elime kitap alasım gelmiyor. Sonuç olarak bu
aralar eskisi ve olması gerektiği kadar kitap okuyamıyorum. Barış Özcan’ın
başlattığı şu zinciri kırma olayını dahi bozdum bu sebeple. Günlük 50 sayfa
kitap okuma zincirim artık kırılmış demir parçalarından ibaret.
Neyse konumuza dönelim. Okuduğum
kitabın adı, başlıktan da fark ettiğiniz gibi, “İçimizdeki Şeytan”. Yazarı, övmeye kalksak birkaç gün hiç durmadan
hakkında konuşabileceğimiz birisi, Sabahattin Ali. Hani şu Madonna’nın hayatını
anlatan kitabın yani “Kürk Mantolu Madonna” adlı eserin de yazarı. Bu kitap
için yazardan bahsedecek olursak, yine diğer romanlarındaki gibi iki kişi
arasında geçen bir olayı anlatmış. Anlatırken yine diğer romanlarında da olduğu
gibi oldukça sade, akıcı ve etkili olmuş. Deyim yerindeyse “kaynar su gibi hem
akıyor hem yakıyor” roman.
Konusuna gelecek olursak kitap
Macide ve Ömer arasındaki çalkantılı aşk hikâyesini anlatıyor. İkisi de
gerçekten birbirine çok seviyor, kitabı okurken bunu hissedebiliyorsunuz, fakat
gerçek manada bir çift olduklarını kitapta göremiyoruz, en azından ben bunu
göremedim. Bunun sebebi Ömer ve onun arkadaş çevresi. Kitap boyunca Ömer’in sürekli
arkadaşları tarafından cezbedilmesini izliyoruz. Neredeyse her gün bir yerlere
gidiyorlar, bir şeyler yapıyorlar ve bu her gidişte Ömer ve Macide arasındaki
mesafe artıyor. Sonunda aralarındaki bu mesafe o kadar artıyor ki geri dönülmez
bir yere ulaşıyor ve ayrılmak zorunda kalıyorlar. Tabi Ömer bunların hiçbirini
kabul ederek yapmıyor. Her hata yaptığında pişman oluyor ve suçu “içindeki şeytan”
‘a yıkıyor.
Kitaptan kısaca bahsetmek
gerekirse bu şekilde bahsedebilirim. Umarım çok detaya girmemişimdir.
Tabi kitapta sadece Ömer ile
Macide arasındaki ilişkiyi anlatmıyor. Onlar üzerinden başka gerçeklere de
parmak basıyor. Örneğin insanın yaşama amacı hakkında da alıntılar yapıyor bize
bir şeyler anlatmak istiyor. Ufak bir örnek vermek gerekirse bunu şu cümle ile
gösterebiliriz:
"İnsan dünyaya sadece yemek, içmek,
koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir
sebep lazımdı."
Benim en beğendim ise aydın gibi
görünen fakat alakası dahi olmayan kişilere yaptığı göndermeydi. Ömer’in
etrafında bu kişilerden çokça var. Sabahattin Ali’nin de dediği gibi bunlar
kendi fikirlerinden yoksun, başka büyük insanların fikirlerini ezberlemiş,
şiirlerini cümlelerini aklına kazımış hatta yer kalmayınca kendinden şeyler
silmiş insanlar. Bildikleri sözlere kendilerinden hiçbir şey katmamışlar. Sadece
ezberlemişler ve yeri geldiğinde veya gelmediğinde öylesine ortaya attıkları
bilgi kırıntıları ve bu kırıntılardan kendilerini yüksek görmeye
çalışıyorlar. Sabahattin Ali bu tip
insanları Bedri’nin azından sağlam bir şekilde eleştirmiş ve bunun ne kadar lüzumsuz,
insanı alçaltan bir davranış olduğunu gözler önüne koymuş. Sözlerini
alıntılardım fakat heyecanı gider diye yazmıyorum. Kitabı okuyunca görürsünüz
onları.
Ayrıca bir de dönemim siyasi
hayatına ufak bir gönderme yapmış ve bu gönderme halen bugün geçerli olduğunu
düşünüyorum. Bunu da eklemek istedim.
Kitap hakkında çok fazla
söyleyebilecek şeyim yok. Aslında var ama o zamanda okumanın heyecanı kalmaz.
Mutlaka herkesin okumasını isteyebileceğim kitaplar listesine girer. Okuyun yani.
Güzel kitap.
Daha iyi bir inceleme
bekliyordunuz fakat bulamadıysanız sizi 1000kitap’a yönlendirecek bu linke
tıklayabilirsiniz… https://goo.gl/NScebr
EmoticonEmoticon